Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

Yargı krizi derinleşiyor: Ocak’taki yeni yargıç ataması ile AYM, Saray’a iyice bağlanır mı? – Prof Levent Köker

0 53

Sıcak Takip

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu hakkında verdiği hak ihlali kararının ardından İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yerindelik denetimi kapsamında kaldığı gerekçesiyle yeniden yargılamaya yer olmadığına karar vermesinin ardından başlayan ‘ışıklar yanıyor’ polemiği sürerken, iktidar kanadından yargı kararlarına yönelik siyasi müdahale içeren açıklamalar da gelmeye devam ediyor.

Sıcak Takip’te Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar’ın konuğu Anayasa hukukçusu Prof. Levent Köker.

Baydar ve Köker, Berberoğlu kararından yola çıkarak hem AYM’nin tutumunu hem de yargı üzerindeki siyasi baskıyı ele aldı.

Köker, Berberoğlu’nun haziran ayında düşürülen milletvekilliği kararının AYM’nin hükmünden sonra geri alınması ve Berberoğlu’na milletvekilliğinin iade edilmesi gerektiğini söyledi.

Köker’in açıklamalarının satır başları şöyle:

“Berberoğlu’nun milletvekilliğinin iade edilmesi ve milletvekilliğinin düşürülmesi kararının kaldırılması gerekir. AYM’nin Berberoğlu’nun hakları ihlal edilmiştir.”

AYM’nin azalan yetki gücü tartışmalarıyla ilgili Köker şu yorumu yaptı:

“AYM’nin siyasal sistem içindeki yerini ve işlevini objektif olarak tespit etmek lazım. AYM’ler öncelikle yasaların anayasalara uygun olup olmadığını denetleyen mahkemeler. Ancak 2010’daki Anayasa değişikliği ile birlikte, AYM bir diğer işlevi daha üstlendi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında korunan hakların, kamu gücü tarafından ihlal edilmesi durumunda vatandaşlar AYM’ye müracaat ediyorlar ve ‘devlet benim haklarımı ihlal etti’ diyebiliyor. Dolayısıyla, AYM bu hak ihlallerini de görüşen, AİHS’ni gözeten kararlar vermekle yükümlü yargı organı olarak da görev yapıyor.

Türkiye’deki problem şu: Türkiye’de AYM, 1961 Anayasası ile getirilen bir yargı organı olarak mahiyeti itibariyle siyasi boyut taşıyan bir yargılama yapıyor.

AYM, OHAL dönemi Kanun Hükmünde Kararnamelerini (KHK), OHAL KHK’leri olduğu ve Anayasa’da da yasak olduğu için inceleyemeyeceğini söylüyor. AYM, burada kendi varlığını ve etkisini zayıflatan bir konuma çekti kendisini.

Bir tarafta hukukun temel normlarına, Anayasa’ya, uluslararası hukuk ve sözleşmelere göre işleyen rutin ve devam eden bir hukuk alanı var ve AYM burada da önemli bir işlev görüyor ancak diğer taraftan, siyaseten sakıncalı görülen kararlar söz konusu olduğu zaman AYM zorlanıyor. Bu sadece Türkiye’de görülen bir husus değil ancak Türkiye’de çok açık ve net olarak görme imkanına sahibiz.

Aslında bu pek çok toplumun yaşadığı totaliter dönemlerde, örneğin Nazi Almanyası’nda, çok yaygın olarak görülen ve tespit edilen bir husus. Kabaca ‘ikili devlet’ denilen şey buna tekabül ediyor. Hukuka uygun karar verildiği zaman siyaseten bundan zarar görüleceği düşünülen konu ve kişiler var. O konu ve kişilerle ilgili hukukun dışına çıkılarak ya da hukuka aykırı kararlar verilmesi söz konusu olabiliyor.”

 

Kaynak: Ahval