SEÇİMLER İÇİN YİNE ,YENİDEN, AYASOFYA PROVAKASYONU MU?
Ayasofya kendi yerinde kendisinden önceki iki Ayasofya ile birlikte tam 1483 sene boyunca bir çok gücün egemenlik mücadelesine şahit oldu.Önce Bizans içerisinde ki egemenlik savaşlarına, daha sonra ise Bizans'a(Doğu Roma'ya) karşı egemenlik savaşlarına şahit oldu. Unesco'nun dünya mirası listesinde de yerini alan Ayasofya nasıl ki 1483 senedir egemenlerin ulusal ve uluslararası güç savaşimlarına karşı direnmişse,bundan sonra da direnmeye devam edecektir.
CHP : ’18 YILDIR İKTİDARSINIZ ,TEK ADAMIN KARARINA BAKAR İŞ ‘ ‘AÇACAKSANIZ AÇIN ‘
IYI parti blöf olarak gördüğü bu karar için harekete geçen muhalif partiyken , CHP ve GELECEK partisi de AKP’nin Ayasofya üzerinden duygu sömürüsü yaptığını ve Ayasofya’yı siyasete alet etmemesi gerektiğini ifade ettiler. CHP “Yetki Cumhurbaşkanı Erdoğan’da. 18 yıldır yapılmayan şey şimdi neden yapılmaya çalışılıyor” diyerek önümüzde seçim olabileceği ve Erdoğan’ın bu hareketinin nedeninin seçimler olduğu düşüncesi var. Ayasofya ile ilgili milliyetçi-muhafazakar oyların olduğu gibi AKP hanesine gitmesini böylece önlemek istiyor. Çok açık söyleyeyim bu iş blöf olmaktan çıkarsa CHP AKP hükümetine destek verecek. Bunun yegane nedeni ise yine oy, yine siyasi rant olarak söyleyebilirim.
Davutoğlu ve GELECEK partisi AKP’ye seslenerek ‘Kutsallarımıza, ortak sembollerimize sıkıştığınızda kullanacağınız bir kart muamelesi yapmaktan vazgeçin.’ Dedi. Erdoğan’ın son döneme kadar her Ayasofya meselesi açıldığında bu soruya karşı Ayasofya’nın müslümanlar için ibadete açılma isteğinin aslında ‘tezgâh ‘ olduğunu söylüyordu.Bir çok boş cami var, siz önce Sultanahmed camini doldurun sonra ona da bakarız diyerek konuyu kapatıyordu. İşte Davutoğlu bu tezgâhı “Cumhurbaşkanı çıksın, Ayasofya’nın açılmasının niçin tezgah olduğunu millete açıklasın.” sonra da ”Ayasofya’nın açılmasını beraber konuşuruz” dedi. Elbette Erdoğan’ın siyaseten demogoji yaptığını en iyi bilebilecek insanlardan biri Ahmet Davutoğlu olsa gerek, çünkü Erdoğan’a siyasette uzun süre arkadaşlık etmiş birisidir. CHP gibi GELECEK partisi lideri Ahmet Davutoğlu da blöf değilde TBMM’de Ayasofya’nın ibadete açılması dosyası önlerine gelirse seve seve destek verecektir. SAADET partisi de GELECEK Partisi gibi Ayasofya’nın istismar malzemesi olarak kullanılmasının karşısında fakat SAADET partisi de bu karar TBMM’ye geldiğinde destekleyerek partilerden olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
IYI partinin araştıma önergesine verilen tavırlara bakılınca beni oldukça şaşırtan HDP’nin çekimser oy kullanmasıydi . Özellikle partinin internet sitesi olsun,gazeteler olsun neyi taradıysam bir sonuç alamadım. HDP Ayasofya ile tek bir söz dâhi etmemişti. IYI partinin Ayasofya’nın Müslümanlar için ibadete açılmasına hayır değil de çekimser oy kullanmasının bir açıklamasını açıkça ben bulamadım. Biz Rumlara ilişkin bir süredir sanki bilerek bir tavır sergileniyor,yada üst üste gelen şeyler bizi öyle düşünmeye sevk ediyor . Biliyorsunuz ki Nisan,Mayıs ve Haziran ayları Türkiye’de soykırım aylarıdır.Bu sene HDP ve HDK bu aylar için çeşitli bildiriler ele alındı..İşte hazırlanan bildiriler ile Süryani, Ermeni ,Çerkez halkına yapılan soykırımlar kınandı ve devleti soykırımlarla ile yüzleşmeye çağrıldı.Fakat HDP-KDK bu sene ki 19 Mayis 1919 Pontos Rum soykırımını görmezden geldi, tepkiler gelmeye başlayınca da ilerleyen saatlerde bildirisiz şekilde twiter hesabından Halklar ve İnançlar komisyonu attığı bir twitle soykırımı kınadı. Ve Kürtlere karışı devlet soykırım politikalarını tüm hızıyla yürütürlürken bizler ile olmak yerine HDP TBMM’de 23 nisan güzellemesi yapıyordu.Ne diyelim canları sağolsun , maalesef sözkonusu bizler olunca böyle ayrımcılıklar da normal oluyor.Neyse Ayasofya’ya dönecek olursam günlerdir medya taraması yapmama rağmen Ayasofya ile ilgili tek bir paylaşımdahi bulamadım.Elbette sevgili Garo Paylan twitter hesabından duyarlılık çağrısı yapan bir mail atmış, bizler Garo Paylan’ı kendisini çok iyi ifade etmesiyle de tanıyoruz.İsterdik ki üstü kapalı şekilde konuşmak yerine TBMM’de bu duruma ilişkin HDP ve kendisi ne düşünüyor anlatabilirdi, fakat böyle bir yol izlenmedi.Bu tavrın nedenini umarim birgün kendileri bize anlatır, hem biz Ortodokslar açısından hem de insanlık mirası olan Ayasofya’ya bu şekilde bir saldırı söz konusu iken bu sessizlik HDP için oldukça manidar olduğunu söylemeliyim. Umarım HDPli dostlarımız bu ataleti üzerlerinden bir an önce atarlar ve geçmişte olduğu gibi yanımızda olmaya devam ederler. Ne olursa olsun bizler HDP’nin, Kürt halkının yanında durmaya devam edeceğiz. Faşizme, ırkçılığa, inkarcılığa karşı karşı ancak birlikte mücadele edersek başarılı oluruz. Küçük hesaplarla, günlük politikalar yüzünden birliğimizi tehlikeye atacak şeyler yaparsak geçmişte olduğu gibi bundan kazançlı çıkacak tek güç sadece soykırımcılar olacaktır.
Şimdi ayakta duran,Ortodoks dünyası için çok büyük öneme sahip olan, ayrıca insanlık mirası olan ve Unesco tarafından koruma altına alınan Ayasofya I.Justinianus’a karşi dini bir yaklaşımı olan Nika ayaklanması sırasında imparatora tepki olarak yakılan II.Ayasofya’nın yerine yine aynı yerde 532-537 tarihinde Bizans imparatoru Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Şimdiki Ayasofya’ya göre ilk iki Ayasofyadaha mütevazi yapılardı. II. Ayasofya’nın 23 şubat 532 yılında yıkılmasından hemen bir kaç gün sonra kendinden önce gelen tüm imparatorlardan daha görkemli bir kilise yaptırmak için talimat verdi. Kilisenin yapımı için mimarlar olarakfizikçi Miletli İsidoros ile Matamatikçi Trallesli Anthemius’u görevlendirdi.Bir anlatıya göre imparator Ayasofya için yapılan hiç bir planı kabul etmez. İsidoros tabi çalışmalara gece gündüz devam eder, iyice yorulan İsidoros taslakları hazırlarken uyuya kalır, uyandığında ise Ayasofya’nın hazırlanmış planını önünde bulur. Hızlı olması açısından da inşaatta kullanılacak malzemelerin üretilmesi yerine imparatorluk toprakları dahilinde yer alan tapınaklardan yontulmuş hazır malzeme kullanılma yoluna gidilmiştir. ‘Böylece binanın yapımında Efes’teki Artemis Tapınağı’ndan, Mısır’daki Güneş Tapınağı’ndan (Heliopolis), Lübnan’daki Baalbek Tapınağı’ndan ve daha birçok tapınaktan getirtilen sütunlar kullanılmıştır. Bu sütunların altıncı yüzyıl olanaklarıyla nasıl taşınabildiği ilginç bir konu oluşturmaktadır. Kaplama ve sütunlarda kullanılan renkli taşlardan kırmızı porfir Mısır, yeşil porfir Yunanistan, beyaz mermer Marmara Adası, sarı taş Suriye ve kara taş İstanbul kökenlidir. Ayrıca Anadolu’nun çeşitli yörelerinden gelen taşlar kullanılmıştır.‘(helenhaber) ‘23 Aralık 532’de başlanan yapım çalışması 27 Aralık 537’de tamamlandı. Kilisenin açılışını Justinianus ve patrik Eutychius büyük bir törenle birlikte yaptılar. Ayasofya o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul edilen Süleyman’ın Tapınağı’ndan daha büyük olduğundan İmparator I. Justinianus (Jüstinyen) halka yaptığı açılış konuşmasında “Ey Süleyman! Seni yendim” demiştir.'(helenhaber)
Ayasofya kendi yerinde kendisinden önceki iki Ayasofya ile birlikte tam 1483 sene boyunca bir çok gücün egemenlik mücadelesine şahit oldu.Önce Bizans içerisinde ki egemenlik savaşlarına, daha sonra ise Bizans’a(Doğu Roma’ya) karşı egemenlik savaşlarına şahit oldu. Sırasıyla önce Latinler, sonra Osmanlı Konstanrinopolis’i alınca bu paha biçilemez olan insanlık abidesi güçlerinin simgesi haline geldi.Bizans ya da Doğu Roma için söylemek gerekirse Krallar ilk defa krallık taçlarını burada giydiler. Latinler haçlı seferlerinde Konstantinopolis’i alınca tüm şehir yağmalandığı gibi Ayasofya’yı da yağmaladılar. Ayasofya’yı Roma Katolik kilisesine bağlı Katedral haline getirdiler ve yine Latin krallar burada kaldığı müddetçe krallık taçını burada giydiler. Osmanlı da benzer bir şeyi yaptı ve Konstantinopolis’in ele geçirilmesinin simgesi olarak bu mimarı harikası Ayasofya’yı seçti. Ayasofya’yı her ele geçirenin yaptığı gibi Osmanlı’da kendi ibadet anlayışına göre Ayasofya’yı camiiye dönüştürdü.Osmanlı tarihteki yerini aldıktan sonra ortaya çıkan Cumhuriyet ise 1934-35senesi itibarıyla Ayasofya’yı müze haline getirdi. Unesco’nun dünya mirası listesinde de yerini alan Ayasofya nasıl ki 1483 senedir egemenlerin ulusal ve uluslararası güç savaşimlarına karşı direnmişse,bundan sonra da direnmeye devam edecektir.
Coğrafyamız özelinde söylemem gerekirse insanlık maalesef yine sınıfta kaldı.Ayasofya bir anlamıyla da insanlığın kendisini test ettiği mihenk taşı özeliğine de sahip olduğunu düşünüyorum. Ayasofya öncelikle Ortodoks dünyası için, ayrıca insanlık mirası olarak çok büyük öneme sahiptir, Yaşadığımız coğrafya da Ayasofya ile birlikte 1500 yıllık insanlık deneyimi sonrasında bile hala bunları yapabiliyorsak, yada yapanlara karşı neredeyse hiç ses çıkaracak gücümüz yoksa, insanlığın karınca misali gibi dahi yol alamamış olduğunu üzülerek görüyoruz.Umarım ulusal ve uluslarararası kamuoyu harekete geçer de hükümetin ve ortaklarının hatta sessizliklerinden dolayı muhalefeti de katabiliriz ki böylesi bir mirası yok etmesine izin verilmez. Ayasofya’ya utancımızdan dolayı başımız aşağıdadır, bu utançtan ancak Ayasofya’ya olan görevimizi yerine getirerek kurtulabiliriz.Herkesin aklını kaybettiğini düşünmüyorum. Sağ ya da sol, aşağı ya da yukarısını ayırmadan, duyarlı olan her kesim elini taşın altına koyarak bu barbarlığı durdurmak için çaba sarf etmesini istiyorum