Öğretmen Samuel Paty’nin anısına…
Demokrasinin gericiliğin bir aparatı olarak kullanılmasına bir son verme zamanı gelmedi mi? Bu anlamsız demokrasi oyunu nereye kadar sürecek?
Her gün olduğu gibi o gün de ‘bu dünyanın hali ne olacak’ diye dertleşerek kahvelerini yudumlamışlardı öğretmenler odasında. COVID için hala neden bir aşı bulunamadığına şaşırıyor, hatta biraz umutsuzluğa kapılıyorlardı ama birazdan derse gireceklerdi. Öğrencileri onları bekliyordu. Enseyi karatmamalı, iyimser olmalı, umut vermeliydiler.
Samuel ‘güvercin tedirginliği’ndeydi, günlerdir tehdit mesajları alıyordu. Gerçi insanlığın dini gericiliğe karşı yaptığı en büyük devrimin ülkesinde yaşıyordu. Tüm dünyanın kaderini belirleyen, eşitlik-özgürlük-adalet şiarını ilerici insanların en önemli dayanağı haline getiren 1793 Fransız Devrimi’nin bir öğretmeniydi. Kendisine bir şey olabileceğine ihtimal vermiyordu ama yine de tehdit almak, hakarete uğramak insanı tedirgin ediyordu.
Tarih, coğrafya ve yurttaşlık öğretmeni Samuel, belki de o gün, son dersinde, yine konu konuyu açmış, dinlerden, ırklardan, cinsel tercihlerden, insanların eşit birer yurttaş olduklarından bahsetmişti.
Öğrencilerine ve meslektaşlarına iyi günler dileyerek okulun kapısından çıktığında, bunun son vedası olduğu muhtemelen bilmiyordu. Ta ki 18 yaşındaki, kalbini radikallik, nefret, gericilik ve dinciliğin kararttığı celladıyla karşılaşana kadar…
Vahşice, boğazı kesilerek katledildi.
***
5 yıl önce, 7 Ocak 2015’te Charlie Hebdo ofisine, İslam’a ve peygamberine hakaret edildiği gerekçesiyle saldırıp 12 kişinin ölümü ve 11 kişinin yaralanmasına neden olan dincilik bir kez daha işbaşındaydı. Aynı gerekçeyle bu sefer bir öğretmenin boğazını kestiler.
Bu bir meydan okuma, gözdağı vermek değil mi?
Gericilik, dincilik, radikalizm, demokrasinin beşiği Fransa’daki bir öğretmenin şahsında tüm dünyadaki öğretmenlere, ilericilere, özetle insanlığa meydan okumaktadır, gözdağı vermektedir!
Bu meydan okumaya, bu gözdağına gerektiği şekilde cevap vermek dışında, başta kız çocukları olmak üzere, çocukları, gençleri korumanın, kendimizi korumanın yolu kalmadı. Belki daha önce bu saldırganlığın lokal olduğunu düşünebilirdik, ama artık, bir öğretmenin vahşice katledilmesinden sonra böyle düşünemeyiz. Ok yaydan çıktı!
Dünyanın tüm okullarına Charlie Hebdo’nun Muhammed ve İslam hakkındaki karikatürlerini asarak bu barbarlığa cevap vermenin zorunlu hale geldiğini düşünüyorum. Charlie Hebdo davasının başladığı 2 Eylül 2020’de Muhammed karikatürlerini tekrar yayınlayarak bu barbarlığa boyun eğmeyen Charlie Hebdo editoryasının yaptığını, bugün, tüm dünyada tekrarlamamız gerekiyor. İslamofobi, dini değerler vb. gerekçelerle terörizmin, gericiliğin, cinayetlerin, barbarlığın meşrulaştırılmasının karşısında tok bir ses gerekiyor!
***
Avrupa Birliği, özellikle sol partiler, uzun yıllar boyunca, göçmen haklarını savunmak adına aynı zamanda gericiğinin, kadına yönelik şiddetin, cinsiyetçiliğin de sponsoru oldular. Afrika kökenli Müslüman bir ailenin kızı olan arkadaşım yıllar önce bana şöyle demişti: “Avrupa’nın tüm ilericilerine teşekkür ederim, sayelerinde, Avrupa’nın göbeğinde, Brüksel’de korkunç bir çocukluk geçirdim. Ailemin İslami inançlarına duydukları ‘saygı’ nedeniyle baskılar içinde büyüdüm.”
Buna benzer bir durum da ağırlıklı Faslı ve Pakistanlı göçmenlerin bulunduğu Barselona’nın fakir Raval mahallesinde yaşandı. Çocukları Katalan okullarına giden aileler, önce, domuz eti yemedikleri için, çocuklarına ayrı yemek çıkmasını istediler. Bu demokratik talep kabul edildi ve uygulamaya koyuldu. Birkaç yıl sonra ise, Müslüman çocukların çoğunlukta olduğu okullarda hiçbir şekilde domuz eti çıkmamasını talep ettiler. Özetle, kendi çocuklarının domuz eti yememe hakkı vardı ama Müslüman olmayan çocukların domuz eti yeme hakları önemsizdi!
***
Demokrasinin gericiliğin bir aparatı olarak kullanılmasına bir son verme zamanı gelmedi mi?
Bu anlamsız demokrasi oyunu nereye kadar sürecek?
Kaç Samuel daha ölecek ya da sindirilecek?
EliasYpsilantidis@gmail.com