Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

Katliam ve savaşlara karşı “Roboski İçin Vicdani Ret Ver”

"Savaş karşıtları, barış savunucuları, insan kanının dökülmesini istemeyen herkesin bu süreçte elini değil gövdesini bu yola koymasi ve toplumumuzu bilinçlendirmek, savaşa olan desteklerini sönümendirmek için büyük çaba sarf etmesi en elzem görevlerimizden biridir. Kürt halkına yürütülen soykırımın durdurulmasi ve toplumsal barişimizin tekrardan inşaa edilebilmesi için tarihi bir sorumluluk ile karşı karşıyayız"

0 59

Her sene düzenli şekilde ‘Roboski için Vicdani Ret Ver ‘ çağrılarımız oluyor, elbette bu sene de çağrımızi yenileyeceğiz , peki her sene çağrısını yaptığımız vicani ret nedir, hangi sözlesmelerden kaynağını alir ve Türkiye devleti vicdani ret ile ilgili nerede duruyor, bu zamana kadar neler yapti, ne durumdayız. Çağrımızi yapmadan şu an Türkiye’de kapanmış olan Vicdani Ret derneğinin hazırladığı el kitabından bu konuda kısa bilgilendirmeyi de kamuoyu paylaşma isterim.

Vicdani ret nedir ?

“Vicdani ret en basit anlamıyla; politik görüşler, inanç, ahlaki ya da felsefi değerler nedeniyle zorunlu askerliği reddetmektir. Vicdani veya dini gerekçelerle askerlik yapmamak, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında bir haktır.”

Türkiye’de askerlik zorunlu mu ?

“T C Anayasanın 72. Maddesi’ne göre, “Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” 2019 yılı Haziran ayında çıkarılan 7179 sayılı Askeralma Kanunu’na göre ise “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her erkek, askerlik hizmeti yapmaya mecburdur”. Yani askerlik zorunludur ancak bu yükümlülük sadece “erkek” vatandaşlara yüklenmiştir. Söz konusu kanunun 3. maddesine göre “Askerlik çağı: Nüfus kayıtlarına göre her erkeğin 20 yaşına girdiği yılın ocak ayının birinci gününden başlayan ve 41 yaşına girdiği yılın ocak ayının birinci gününde biten süreyi” kapsamaktadır. Yani, Türkiye’de zorunlu askerlik uygulaması vardır.”

Türkiye’de vicdani ret hakki var midir ?

TC Anayasası’nda ve yasalarında, vicdani nedenlerle askerlik yapmayı reddetmek bir hak olarak düzenlenmemiştir. Ancak Anayasa’nın 24. Maddesi’ne göre “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz”. Anayasa’nın 25. Maddesi’ne göre ise “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz”.

“Vicdani ret hakkı, temel insan hakları arasında yer alan din ve vicdan özgürlüğünden doğan bir haktır. Bu nedenle de vicdani ret hakkının Anayasal dayanağı olarak Anayasa’nın 24 ve 25. maddesi esas alınmaktadır. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde de vicdani ret hakkı, sözleşmeye taraf tüm ülkelerin vatandaşlarına tanımak zorunda olduğu haklar arasında bulunan din ve vicdan özgürlüğü hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Bu nedenle her ne kadar mevzuat düzenlemesi olmasa da Türkiye’de (imzacısı olunan uluslararası sözleşmeler kapsamında) vicdani ret hakkının olduğunu söylemek doğrudur. Ancak Türkiye’de, vicdani retçilerin askerlikten muaf tutulmak için başvurabileceği bir mekanizma bulunmamaktadır. “Vicdani ret hakkının ne şekilde kullanılacağı yönünde yasal düzenleme yapılmaması sebebiyle” de vicdani ret hakkı sürekli olarak ihlal edilmektedir.

Uluslararası vicdani ret var midir ? Türkiye’yi bağlayıcılığı nedir?

Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9. Maddesi’nde ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin (MSHS) 18. Maddesi’nde “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı” düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre “düşünce”, “din” ve “vicdan” kelimeleri ile ifade edilen değerler, belli bir düzeyde kudret, ciddiyet, bütünlük ve öneme sahip görüşler ile dini, felsefi, ideolojik inançlar; bir bütün olarak her türlü kanaat, inanç, görüş, felsefi öğreti gibi bireyin fikir ve düşünce dünyasında yer alır. Sözleşmede belirli bir düzeyde soyut olarak düzenlenen hakkın koruma kapsamı, sözleşme organlarının işlem ve yorumlarıyla belirlenmektedir. Örneğin AİHS’te düzenlenen hakkın kapsamı, AİHM kararları ile somutlaşmaktadır. AİHM’in 2011 yılında verdiği Bayatyan v. Ermenistan kararında, vicdani ret hakkının sözleşmenin 9. Maddesi’nde yer alan din, düşünce ve vicdan özgürlüğünden doğduğu kabul edilmiştir. Bu karardan sonra Mehmet Tarhan, Halil Savda, Yunus Erçep ve Feti Demirtaş’ın Türkiye aleyhine gerçekleştirdiği başvurularda da mahkeme, başvuruculara vicdani ret hakkı tanınmamasının sözleşmenin 9. Maddesi’nin ihlali olduğuna hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca vicdani retçilerin sonu gelmez yargılamalara maruz kalmasının sözleşmenin 3. Maddesi’nde düzenlenen “insanlık dışı ceza ve muamele yasağı”nın ihlali olduğuna hükmetmiştir. Anayasa’nın 90. maddesine göre yukarıda sayılan sözleşme hükümleri kanunların üzerindedir ve kanunlar sözleşmedeki bu haklara aykırı ise kanun hükmü uygulanmamalı, sözleşmeye göre işlem yapılmalıdır. Yani uluslararası insan hakları hukukunun tanıdığı vicdani ret hakkını, Türkiye devleti de vatandaşlarına tanımak zorundadır.”¹

Roboski’de vicdani ret bir İhtiyacın sonucu ortaya çıktı. 

Ben Kürtlere karşı bir süre savaştıktan sonra Kürt gerilla güçlerine esir düşmüş, uzunca zaman gerilla güçlerinin yanında kaldıktan sonra kimliğimle yüzleşmiş ve geri Türkiye’ye döndüğümde de beni tekrar silah altına almaya kalktıklarında silah almayı ret etmiştim. Daha sonra da vicdanı ret mücadelesinin bir parçası olarak mücadelemi Roboskî’ye kadar sürdürdüm.

‘Roboskî İçin Vicdanı Ret Ver’ şiarıyla anılan kampanya Roboskîli gençlerin askere gitmek istememesi ve bir alternatif aramaları üzerine ortaya çıkmıştı. Kampanyamız önce vicdanı ret atölye çalışmaları, bilgilendirmeler ve ardından da askere gitmek istemeyenlerin vicdanı ret açıklamalarıyla devam ediyordu. Türk devletinin katliamına uğrayan Roboskîlilerden onlarca insan vicdanı reddini açıkladı. Roboskî’den ilk vicdanı retçi de Roboskî katliamında kardeşi Celal Encü’yü kaybeden İsa Encü’ydü. Bu ihtiyaç bugün daha hayati anlama gelmiştir. Sadece Roboskili gençler için değil tüm Kürt gençleri hatta coğrafyamızda yaşayan tüm insanlarımız için de bu böyledir. Çözüm sürecinin kendine rant sağlamadığını, iktidar da kalmak için bir artı oluşturmadığını gören hükümet eşi görülmemiş bir savaşın startını vermiş durumdadır.

AKP koalisyon hükümeti öyle çok suça bulaştı ki artık hükümetsiz şekilde yoluna devam etmeyi seçenek olarak dahi görmüyor. Recep Tayyip Erdoğan’lı AKP ortaklarıyla beraber tek adam diktatoryasını oluşturdu ve bu diktatorya şu iki dinamik üzerinde yükseldi, ilki tekrar Kürtlere karşı apansız bir savaş başlatıldı ve hemen ardından sahte bir darbe girişimi ile sarsılan iktidar ve otoritesini bu iki denklem üzerinden düzeltti. AKP koalisyon hükümeti tüm bunları yapabilmek için iç savaşı kendi iktidarı için araçsallaştırdı. Bunlar da yetmeyince Ayasofya’ya, Yunanistan’a , Ermenistan’a savaş derken Türkiye devletinin sözde bekasını Suriye’den Afrika’ya kadar dayandırdı. Kendi fanatik kitlesi dışında bu savaş koalisyonundan kimse mutlu değil ve tepkiler çığ gibi büyüyor. Günümüzde savaşlarda ne kadar teknik kullanılırsa da sonuçta insan olmadan teknik hiç bir işe yaramaz, yani insan olmazsa savaşlar yürümez, felç olur ve sonuçta durur.

O yüzden bugün bu tek adam diktatoryasından ve onun ortaya çıkardığı savaştan kurtulmak için en etkili yollardan birinin de vicdani ret olduğunu düşünüyorum. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2011 senesinden beri Türkiye devletinin vicdanı ret yasası çıkarmasıyla ilgili çağrısını yenilemektedir. Türkiye devleti Avrupa Konseyi üyesi bir devlet olarak vicdani ret yasasını çıkarmakla hükümlüdür ama yeni yeni bahanelerle bu durumu erteleyip duruyor. Her ne kadar vicdani ret yasasını çıkarmak istemese de Anasaya’nın 90. maddesi herhangi bir yasal düzenleme dahi yapmadan vicdanı reddin yasallığını ortaya koyuyor. Uluslararası sözleşme ve yasalar Anayasamızın 90. madde ile iç yasalarımızın parçası haline gelmiştir.

Yasaları yapmayarak suçlarına hergün bir yenisini ekleyen Türkiye devletidir, bunu unutmayalım. Çünkü iktidarını sürdürebilmek için savaşa muhtaçtır. Bu yasalar ise meşruluğu bulunmayan bu savaşı sorgulatacaktır. Hepimiz iyi biliyoruz ki milyonlarca asker kaçağı var, bir o kadar da askere gitmek istemeyen, savaşa dahil olmak istemeyen insan var. Türkiye devleti AKBK tarafından yaptırım alacağını bile bile bu yasaların çıkarılmaması bu yüzdendir, bu söylediklerim hep aklınızın bir köşesinde dursun, çünkü iç savaştan kurtulup barış içerisinde yaşamak istiyorsak bu bilgiye ve çağrıya sarılmak zorundayız.

Roboski katliami ve sonrasında yaşananlar aslında Türkiye Cumhuriyetinin Kürtlere karşı yüzyıllık soykırım politikalarının AKP ve ortaklarının oluşturduğu hükümetlerin eliyle sürdürülmesinden başka birşey değil. Roboskî katliami sonrası bir daha böyle benzeri şeylerin olmayacağını düşünürken hükümetin politikaları sayesinde Kürtlerin hergünü Roboski oldu. Önce sınırların içerisinde Kürt şehirleri içerisinde yüzlerce, binlerce insanla yok edildi, insanlar diri yakılarak öldürüldü. Ardından ise dünyanın en çirkin teröristleri donatilarak Rojava ve Şengal’de Kürtlere karşı soykırım politikaları devreye sokuldu. Bu yüzden binlerce insan katledildi ve hala da çocuk,yaşlı ayırt etmeden katliamlar devam ediyor, hatta bir kaç gün önce Tişrîn Barajı ve Sirîn beldesi arasındaki yolda araçlarının üzerinde basin yazısının olmasını dahi yok sayan Türk devleti Sihalari ile Nazım Daştan ve Cihan Bilen adlı gazetecileri canice katletti.

‘Roboski İçin Vicdani Ret Ver’ 

Şimdi elbette Türk devletinin yürüttüğü bu savaşı, katliami, Kürtlere dönük soykırım çabalarının bitirilebilmesinin, silahların susması, barışın sağlanması, akan kanın durdurulmasinin tek yolu vicdani ret değil ama en etkili yollardan bir tanesidir. Savaşlar insan kaynağı olmadan yürütülemez, savaşı besleyen insan kaynağını kesmek savaşları durdurmak anlamına gelir. Düşünün ki Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan Kürtler, Türkler, Araplar, Lazlar, Rumlar, Ermeniler ve diğer halklar bu alçakça savaşı,katliami soykırım politikalarını sürdüren Türk ordusuna katılmayı, silah kaldırmayı,savaşın parçası olmayı redetseler ülkede nelerin değişebileceğini düşünebiliyor musunuz? Bu yüzden vicdani rettin toplumumuzda kitleselleşmesi en temel ihtiyaçlarimızdan biridir. Savaş karşıtları, barış savunucuları, insan kanının dökülmesini istemeyen herkesin bu süreçte elini değil gövdesini bu yola koymasi ve toplumumuzu bilinçlendirmek, savaşa olan desteklerini sönümendirmek için büyük çaba sarf etmesi en elzem görevlerimizden biridir. Kürt halkına yürütülen soykırımın durdurulmasi ve toplumsal barişimizin tekrardan inşaa edilebilmesi için tarihi bir sorumluluk ile karşı karşıyayız, unutmayın soykırımlar yaşanırken susup, saklanıp,köşesine çekilenleri tarih asla affetmeyecek ve soykırımcilar ile birlikte anilacaklardir.

Roboski katliamının 13.yıldönümü, 19’u çocuk olmak üzere 34 sivil Kürt köylüsü Türk devleti tarafından acımasızca katledildi, katliamdan bu yana yillar geçmesine rağmen katliamdan sorumlu tek bir kişi dahi ceza almadı, aksine biz Roboskî mücadelesi veren aktivistler ve Roboski aileleri sırf Roboskî için hak ve adalet mücadelesi verdiği için cezalandırıldık, hapishanelere atıldık, sürgünlere çıkmak zorunda bırakıldık. Yıldönümü vesilesiyle acılı Roboski aileleriyle dayanışma duygularımı paylaştığımızi belirtiyoruz, katilleri ise lanetliyoruz. Roboskî de yapılanlar insanlık suçudur kimse rahat olmamalı, biz hem öldürdük hem dosyayı kapattık diye kimse sevinmesin, bu katliamın emrini verenler de ,emri uygulayanlarda eni sonu cezalandirilacaklar, o zamana kadar mücadele vermeye devam edeceğiz.

Roboskî katliamının 13.yıldönümü için yürüttüğümüz’Roboski İçin Vicdanı Ret Ver’ kampanyasi vesilesiyle kamuoyuna bir kere daha çağrıda bulunuyoruz, Kürt halkına karşı bu alçakça soykırım savaşını yürüten, insanlık ve savaş suçu işleyen Türk Silahlı Kuvvetlerine katılmayın, Ordu’nun silahını kaldırmayın, katliamlara ve soykırımlara ortak olmayın, vicdani retlerinizi açıklayarak, savaşın, kanın, katliamin,gözyaşının değil ,
barışın, kardeşliğin, huzurun tarafından olun.Roboski katliamının 13. Yıldönümü vesilesiyle yürüttüğümüz ‘Roboskî İçin Vicdani Ret Ver’ Kampanya çağrımıza cevap veren ve vicdani retlerini açıklayan Roboski ailesinden Sezai Encu ve Urfan’nin Suruç ilçesinden olan Şiyar Sağ arkadaşlarımızın vicdanı ret deklerasyonlarini da sizler ile paylaşıyoruz..

Vicdani Ret Deklarasyonlari

“Ben Roboskiliyim, kamuoyu her ne kadar bizi 28.12.2011 tarihinde Türkiye devletinin yapmış olduğu Roboski katliamiyla tanımış olsa da ailemiz ve köylülerimiz daha önceden de benzer katilam ve saldirilara maruz kaldı. Kürt olduğumuz için başımıza gelmeyen bela kalmadı. Anlayacağıniz Roboski ilk yaşadığımız facia değildi ve öyle görünüyor ki Roboski sonrası yaşadıklarımıza baktığımızda son da olmayacak. Tarihte defalarca benzer katliam ve sürgünlere maruz bırakıldık.

Daha önceki yililarda ve 90li yıllarda da köyümüz, ailemiz köylülerimiz katliamlardan üzenlerine düşeni almıştı. 90li yillarda Türk devleti tarafından zorla boşaltılan onbinlerce köylerden biri de yaşadığımız köydü. PKK kampları köyümuze yakin olduğu için devlet köyümüzü rahat vermiyordu, zorla kuruculuğu bize dayatiyordu, bu yüzden köyümuze sık, sık baskinlar yapıp, köy meydaninda akrabalarimiza ve koylulerimize işkence, kaba dayak afıyorlardı. Birçok insanimiz o dönemde tutuklanarak iskencelere maruz kaldi.

PKK kamplari köyümuze yakın olduğu için birçok kez Türk ordusu ile PKK arasında yaşanan çatışmaların arasında kaldık. Bir kardeşim bu çatışmaların ortasında kalarak yaşamını yitirdi, bir kardeşim de ağır yaralandı ve bugün kendine bakamaz durumda, ailem olmazsa tek başına yaşamını surdiremeyecek durumda kaldi.

Koruculuk dayatmasini ve sürekli işkenceye uğramak istemeyen bir çok köylümüz o senelerde Irak ya da Iran’a sığınmak zorunda kaldi , ayrica gidebilenler Türkiye metropollerine kaçmak zorunda kaldılar. Türk ordusu koyumuzden istediği sonucu alamayinca köyümüzü bombalayip, yaktı. Hiç bir yere gidemeyen bizler ve köylülerimiz, bombalama sonrası esir gibi bir karakolun bahcesine yerleştirildik, orada da çok saldirilara maruz kaldik, daha sonra bizim gibi benzer durumu yaşayan köylüler ile kendimize yakın bir köye yerleşip yaşamaya çalıştık.

Türkiye devleti ve ordusu bize hiç bir zaman rahat vermedi, her fırsatta ya hayvanlarimizi katlediyorlar ya da direkt koylulerimizi öldürüyorlardı. 90li yillarda birçok akrabamizi ve koylulerimizi katledenler bunu az bulmuş olacak ki Roboski yaylasında sınır ticareti yapan 19’u çocuk 34 akrabamizi acımasızca katlettiler , biz katliami duyup da yardım için sınıra koştuğumuzda yine askerin saldırısına maruz kaldik, herseye rağmen katliam bölgesine ulastigimizda korkunç bir manzara ile karşılaştık, üç ayrı bölgede akrabalarimiz paramparca olmuşlardı. Bombalar ile öyle vurulmuslardi ki parçaları dahi toparyayamadik. Hepimiz şok olmuştuk, kar, soğuk, fırtına ve her yer kanli cesetlerle doluydu. Herseye rağmen bulduğumuz battaniyelerin içerisine akrabalarimizi sardık, katirlarimiza, traktör römorklarina yükleyip getirdik. Dünya başımıza yıkıldı zannettik, Türk ordusu o gün yaşamı mahşer günü etmişti. O travmayı hala yaşıyoruz, uykular bize haram oldu, ölülerimiz ile yatıp, ölülerimiz ile kalkiyorduk.

Yaşadığımız katliamın üzerini devlet örtmeye çalışıyordu, bizler adalet ve hak mücadelesi başlattık, mücadelemiz görünür olmaya başlayınca devlet, jandarma, savcılar, hakimler bu sefer bize yönelmeye, saldirmaya başladı, bu yüzden sürekli sorusturmalara ,gozaltilara, saldirilara maruz kaldık, devlet yaptığı katliamin görünmesini istemiyordu ve bu yüzden de bizi susturmaya çalışıyordu.

Bir taraftan mücadele, saldırılar vardı, bir taraftan da bizler büyüyorduk, halkimiza karşı saldırıların ortasında büyümüştük ve Türkiye’de zorunlu askerlik olduğu için bende askerlık çağına girdiğim için beni askere cagiriyorlardi. Ben ailem, halkim bu ordunun halkimiza karşı giriştiği korkunç saldirilarinin altında büyümüştük, bu ordu halkımızdan, köylulerimizden, ailemizden onca insani katlettikten sonra beni askere çağırıyordu. Bu kadar yaşadığımız şeylerin sorumlusu olan ordunun asla parçası olamazdim, bu yüzden kaçak yollardan Türkiye’den çıkarak Avrupa’ya geldim. Aslinda Türkiye’de, Kürdistan’da vicdanı rettimi açıklayacaktım ama hersey o kadar hızlı gelişti ki şimdi Roboski katliamının 13. yıldönümümü vesilesiyle bir kere açık açık söylüyorum ki halkımızı, insanlarımızı, köylulülerimizi, ailemizi yok eden,öldüren, katleden Türk ordusunun asla bir parçası olmayacağımi, halkimiza yönelmiş olan o silahı asla kaldırmayacağımı ifade ederek vicdani rettimi buradan sizin aracılığınızla tüm kamuyona duyuruyorum.”

Sezai Encü

……………

“Ben Şiyar Sağ 28 yaşındayım.Türkiye’de yaşayan Kürt halkının bir mensubum, Türkiye’de Kürt halkına yüzyıldır inkar, katliam ve soykırım politikaları uygulanıyor. Koçgiri katliami, Zilan katliami, Ağrı katliami, Dersim soykırimi, Çorum, Maraş ve kalbimizdeki derin yara Roboski katliamini bunlara örnek olarak gosterebiliriz.Bu uygulamalar Ordu ve Polis tarafından yürütülüyor. mensubu olduğum Kürt halkına karşı bu politikaları yürüten Ordu’nun bir parçası olmak istemediğim için sürekli olarak Türkiye’de polis ve jandarma tarafından baski ve gözaltılarına maruz kaldim.

Yukarıda da belirttiğim gibi halkımıza karşı neredeyse bir asır süren ve hala devam eden baskı, zulüm, inkar ve katliamlara maruz kaldığı için bu zulüm ve katliam politikalarına karşı mücadele yürüten bir çok haraket, parti ve örgüt ortaya çıktı bunlardan biri de PKK’dir. Halkımızın bir çok bireyi de dayanilmaz bu zulme karşı mücadele yürütmek için dağa çıkarak PKK’ye katılmıştır.

Halkımiza karşı geliştirilen bu zulme karşı PKK ya katılmış olan aile fertlerimden biri de teyzemdi. Türkiye’de aile bireylerinden biri bu zorbalığa karşı çıkıp da dağa, mücadeleye giderse ailenin diğer fertleri polis, asker tarafından sürekli tacize maruz kalır, bende bunun ile ilgili olarak bir çok kez polis tarafından gözaltına alınarak savcı karşına çıkarıldim. Düşünün ki halkimiza ait yöresel elbiseleri giymek dahi suç unsuru olarak görülüyor, G.Kürdistan bölgesinde giyilen Kürt folklorina ait kıyafeti giydiğim için 17 yıl hapis cezası ile yargılandım.

Türkiye’de Kürt halkı olarak degerlerimizle yaşamak, kimliğimizi, dilimizi savunmak ve konuşmak imkansız hale gelmiş durumdadır, kendi halk değerlerimize sahip çıkmak neredeyse tümüyle suç kapsamına alınmış, bende duyarlı bir Kürt genci olduğum için hakkımda bir çok soruşturma açıldı, bir taraftan halkımıza karşı birçok savaş suçu işlemiş ordunun bir parçası olmak istemediğim için sürekli tacize ve gozaltilara maruz kalıyordum, diğer yandan değerlerimize sahip çıktığım için de tutuklanmayla karşı karşıya olduğum için Türkiye’den, evimden, ailemden arkadaşlarımdan ayrılmak ve kaçak yollardan Avrupa’ya çıkmak zorunda bırakıldım.

Buradan deklara ediyorum ki halkimizı, değerlerimizı, kimliğimizi inkar eden bu yüzden de halkımıza karşı savaş ve insanlık suçuna varan katliamlar yapan Türk ordusunun bir parçası olmayı, zorunlu askerliği red ediyorum, Roboski Katliamının 13.yildönümü vesilesiyle gerçekleşen ‘Roboski İçin Vicdani Rettini Ver ” kampanyası kapsamında vicdani reddimi açıkladığımı kamuoyuna duyuruyorum.

Roboski bir daha asla …

Vicdani Ret Temel Bir Haktır….”

Şiyar Sağ

……………………………    ………

Kaynak

1) Vicdani ret el kitabi