HDP Antalya il örgütü ‘4 kasım komplosu’nu gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla protesto etti
Halkların Demokratik Partisi Antalya il Örgütü, iki yıl önce HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ile 11 milletvekilinin gözaltına alınıp tutuklanmasını Antalya HDP il binasının önünde yoğun polis ablukasının altında yaptığı basın açıklaması ile protesto etti.
Meral Geylani & Yannis Vasilis Yaylalı [ Bia ]
Antalya
Halkların Demokratik Partisi Antalya il Örgütü, iki yıl önce HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ile 11 milletvekilinin gözaltına alınıp tutuklanmasını Antalya HDP il binasının önünde yoğun polis ablukası altında yaptığı basın açıklaması ile protesto etti.
Sabah saatlerinden itibaren HDP Antalya binasının etrafı yoğun polis ablukasına alındı. Buna rağmen Antalya il binasının önünde saat 12:00’de gerçekleştirilen basın açıklamasına katılım oldukça yüksekti. HDP Antalya il örgütü adına Eş başkan Songül Şarklı’nın hazırlanan basın açıklamasını okuması esnasında sık sık ‘faşizme karşı omuz omuza ‘ ‘HDP umuttur , umut dimdik ayakta’ sloganları atıldı. Yoğun polis ablukasına rağmen Antalya HDP il binasının önünde gerçekleşen basın açıklaması Eş başkan Songül Şarklı’nın hazırlanan basın metnini okumasıyla sona erdi.
‘4 Kasım Darbesi’nin 2. Yıldönümünde, Topyekün Saldırılara Karşı Topyekün Direniş’ başlığı ile hazırlanıp Antalya il binası önünde polislere rağmen yoğun katılım önünde okunan basın metnini olduğu gibi sizler ile paylaşıyoruz:
Siyasi operasyonlar ve hukuk dışı uygulamalarla, demokratik mücadele alanının yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde, parti olarak bu saldırıları boşa çıkarmanın mücadelesini vermeye devam ediyoruz. Siyasi ve toplumsal bir özne olarak, bu mücadelenin en başından beri maruz kaldığımız operasyonlar, aynı zamanda büyük bir direniş mirası yaratarak önümüzü aydınlatmaya devam ediyor. Bugün örgütlü mücadele geleneğimiz, bileşenlerimiz, Türkiye’nin sosyalist, devrimci, demokrat ve en geniş kesimleriyle kurduğumuz ortak mücadele hattı; yeni rejimin inşa edildiği, faşizmin kurumsallaştığı bir dönemde partimize büyük sorumluluklar yüklemektedir.
İki sene önce, Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ, Grup Başkanvekillerimiz İdris Baluken ile Çağlar Demirel ve 11 milletvekilimiz gece yarısı siyasi bir operasyonla gözaltına alınıp tutuklandılar. Aradan geçen süre zarfında 4 Kasım 2016’dan bu yana Eş Genel Başkanlarımız dahil 16 milletvekilimiz tutuklanmıştır. 9 milletvekilimiz ise hala cezaevindedir. Bir talimatla, tamamen hukuk dışı bir şekilde yapılan bu operasyon Türkiye siyaset tarihine 4 Kasım Siyasi Darbesi olarak geçmiştir. Bu, demokratik siyasete vurulan büyük bir darbe olsa da, mücadele geleneğimiz açısından maruz kaldığımız ilk operasyon değildir. Daha önce de benzer şekilde 1994 yılında DEP milletvekilleri Meclis’ten yaka paça alınarak cezaevine konuldu, 2009 yılında KCK Operasyonları adı altında, seçilmişlerimiz aynı operasyonlara maruz kaldılar.
Bütün dönemlerde farklı bahaneler ve isimlerle demokratik siyasetin tasfiyesine yönelik gerçekleştirilen bu operasyonların ortak amacı, Türkiye’de tekçi, otoriter ve faşist bir rejimin kurumsallaşmasının önünde duracak ve Türkiye halklarının, ortak, eşit ve özgür yaşamını kuracak tek toplumsal ve siyasal güç olmamız. Özellikle 7 Haziran 2015 Seçim sonucundan sonra partimizin Türkiye toplumunda yarattığı umut, 23 Temmuz 2015’te Çözüm Süreci’nin bitirilerek savaş ve çökertme planının devreye sokulması şeklinde karşılık buldu. O tarihten itibaren AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 28 Temmuz 2015’deki “dokunulmazlıklar kaldırılmalı” ve “bedelini ödemeliler” açıklamasından sonra HDP ve bileşeni partilerin yönetici ve üyelerine yönelik yapılan operasyonlarda 12 binden fazla partilimiz gözaltına alındı; 5 binin üzerinde yöneticimiz, belediye eş başkanlarımız ve üyemiz ise tutuklandı. Partimiz topyekûn bir saldırı planıyla etkisizleştirilmeye, hukuk dışı bir şekilde yok edilmeye çalışılsa da, 24 Haziran’da aldığımız sonuç ve yerel seçimlerle ilgili çalışmalarımız, toplumsal ve örgütlü gücümüzle bugün Kürdistan ve Türkiye halklarına umut olmaya devam ediyoruz.
Kendi siyasi hesaplarına ve bölgesel emperyal heveslerine Türkiye halklarının özgür, eşit ve ortak yaşamını kurban eden AKP Genel Başkanı Erdoğan ve onun güdümüne sokulmuş devletin bütün kurumları, 4 Kasım 2016’da olduğu gibi, bugün de açık bir şekilde suç işlemeye devam etmekte, partimize yönelik hukuk dışı saldırılarını sürdürmektedir. Savaşla, işgalle, güvenlik politikalarıyla Türkiye’de milliyetçi histeri üreten bu anlayış, kendi geleceğini bu çatışma ve savaş politikasında aramaktadır. Derin ve karanlık kliklerle kurulan kirli ittifaklarla Türkiye toplumunu büyük bir yıkıma götüren bu anlayışın önünde durmak ve buna karşı en geniş toplumsal ve siyasal mücadele hattını kurmak, dün olduğu gibi bugün de siyasal varlığımızın gereğidir.
4 Kasım Siyasi Darbesi’nin 2’inci yıldönümünde, Biz’ler, Türkiye halklarını şiddet girdabına sokmak ve ‘tek adam yönetimi’ne mahkum etmek isteyen bu anlayışın karşısında dün olduğu gibi bugün de en güçlü duruşu ortaya koymaya devam edeceğimizin bilinmesini isteriz. Demokratik siyasetin tasfiyesine yönelik yapılan topyekûn saldırılara karşı topyekûn bir direniş gösterecek, bu hamleleri boşa çıkaracak örgütsel ve siyasal mücadelemizi sürdüreceğiz.
Halklarımızın emeği, iradesi ve oylarıyla temsil hakkını kazanan vekillerimiz şahsında partimize yapılan bu siyasi darbeyi protesto ediyoruz. 4 Kasım Siyasi Darbesi’nden 2 yıl sonra bir kez daha belirtiyoruz ki, demokratik siyaseti tasfiye ve zulüm operasyonlarına asla teslim olmayacağız. Halkımızın demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesinin kararlı neferi olacağımızın sözünü veriyoruz.