Nurcan Baysal: Bir anne olarak savaşta çocuklar ölmesin istedim

Yazar ve aktivist Nurcan Baysal, dün Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde Afrin operasyonunu eleştiren sosyal medya paylaşımları nedeniyle ikinci kez hâkim karşısındaydı.Mahkemeden talebi doğrultusunda  Nurcan Baysal’a esase ilişkin savunması için süre verilerek mahkeme ertelendi

Nurcan Baysal’ın, dün mahkemede yaptığı savunmanın tam metni:

Ben bir barış ve insan hakları savunucusu ve aynı zamanda bir yazarım. Filistin’den Bosna-Hersek’e, İrlanda’ya ve Türkiye’de onlarca barış grubunun üyesiyim. Sadece bu ülkenin toprakları içinde değil, bu ülkenin toprakları dışında da barış için mücadele eden biriyim. Ve tek bir insanın yaşamını yitirmediği barışçıl bir ortamın tesisini isteyen bir anneyim.  Sadece kendi çocuklarımın değil, dünyada tüm çocukların yaşam hakkının korunmasını isteyen bir anneyim.

Geçtiğimiz Ocak ayında adına Zeytin Dalı Operasyonu verilen operasyon başlamadan evvel, bu operasyon sebebiyle ölebilecek insanlar için çok endişelendim. Sorunların silah ve çatışmayla değil, diyalogla çözülmesi gerektiğine inanan birisiyim. Çünkü her çatışmanın, savaşın, başta yaşam hakkı olmak üzere birçok hak ihlalini beraberinde getirdiği bir insanlık deneyimidir. Ben de bu operasyonun yapılacağı Afrin’de, yüzbinlerce sivil insan yaşadığı için duyduğum kaygı ve endişeyi dile getirmek istedim. Ben sosyal medya paylaşımlarımda ölümlere dikkat çekmeye ve Türkiye hükümetini barışçıl politikalar izlemeye davet etmek istedim; askeri operasyon dışında diyalog yöntemleriyle sorunların çözümünü dile getirmek istedim.

Asla halkı kin ve düşmanlığa sevk etmedim. Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek suçlaması, benim gibi hayatını barış çalışmalarına adamış, halkların kardeşçe bir arada yaşamasına adamış biri için kabul edilmezdir. Yasa maddesindeki ‘kin ve düşmanlığa tahrik’ son derece ağır bir ithamdır. Çocukların ölmemesi için atmış olduğum bir tweet’ten dolayı böylesi ağır bir ithamla karşı karşıya kalmak, hukukun en genel ilkelerine de aykırı bir durumdur.

Bir insan hakları savunucusu, yazar, anne ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hükümet politikalarını eleştirme hakkına sahibim ve sosyal medya paylaşımlarım da eleştiri hakkımın kullanımıdır. İktidarlar yanlış kararlar verebilirler. Bu nedenle biz yurttaşlar olarak iktidarları, doğru bulmadığımız kararlarından vazgeçirmek için eleştiri hakkımızı kullanır ve onları doğru kararlar almaya yönlendirmeye çalışırız. Bu bizlere anayasal olarak verilmiş bir haktır. Demokrasi de bunu gerektirir.

Dolayısıyla ben de, Afrin Operasyonu’nun Anayasamızda ifade edilen barışçıl dış politika ilkesi ile taban tabana zıt olduğunu düşündüğüm için ve Türkiye’deki halkların kardeşçe bir arada yaşamasını zayıflatması nedeniyle kamunun yararına da ters olduğuna inandım. Çünkü Afrin’de yaşayan insanların akrabaları bu ülkede yaşayan Urfalıların, Mardinlilerin, memleketim Diyarbakırlıların da akrabalarıdır. Kamu yararını düşünmek sadece devletin tekelinde değil, yurttaşlar olarak hepimizin hakkıdır. Benim yaptığım da kamu yararını, bu ülkenin geleceğini, halkların birlikte kardeşçe yaşayacağı bir geleceği düşünerek, bir yurttaş olarak hükümetin Afrin politikasını eleştirmekten ibarettir.

Kaldı ki barış hakkı, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde dahi korunan temel bir haktır. BM 1984 yılında ‘Halkların Barış Hakkına Dair Bildiri’yi kabul etmiştir. Bizim de ulusalüstü sözleşmelerle korunan hakların korunmasını talep etmek gibi bir sorumluluğumuz mevcuttur.

İnsanların olası operasyon sonucu ölmesini istemediğim ve bunu eleştirdiğim için, çocuklarımın yanında, kapım kırılarak evimden gözaltına alınmam, üç gün gözaltında tutulmam ve bugün burada yargılanmam demokrasi ve insan haklarına aykırıdır. Tüm halkların eşit ve özgür bir ortamda yaşamasını savunan biri olarak barış istiyorum. Yapılan ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’ suçlamasını kendime hakaret sayarım, suçlamayı katiyen kabul etmiyorum ve beraatımı talep ediyorum.

AktivistAmedBarış savunmasıNurcan baysalYazar
Comments (0)
Add Comment