“Olayların Geçtiği Oda” adlı kitabıyla uzun süre gündem olan Bolton, kitabında kararların Beyaz Saray’da kişisel veya ailevi kriterler temelinde alındığını öne sürerken, Trump’la yaşadığı çatışmanın temel nedenlerinden birinin de Trump’ın Erdoğan’la olan yakın ilişkisini göstermişti.
Bolton, kitabında Trump’ın Erdoğan gibi diktatörlere hayranlık duyduğunu da ileri sürmüştü.
Yunanistan’ın Ekatimerini gazetesine konuşan Bolton, Erdoğan ve Trump hakkında ilginç iddialarda bulunuyor.
“Biden veya Trump’ın seçilmesi dış politikada ne tür bir değişim meydana getirecek?” şeklinde soruya Bolton şu şekilde cevap veriyor: “Trump yeniden seçilirse, ikinci dönemdeki politikasının eskisi ile tutarlı olacağını tahmin etmek gerçekten çok zor. Başkanın gerçekten bir felsefesi yok, büyük bir strateji veya politika temelinde hareket etmiyor. Bence ilk dönemde yapmayı düşünüp sonradan vazgeçtiği bazı şeyler ikinci bir dönemde gerçekleştirmek isteyebilir; Örneğin, ABD’nin NATO’dan çekilmesi gibi.
Biden seçilirse büyük ihtimalle Obama dönemi politikalar tekrarlanacak. Biden dış politika konusunda çok konuşmuyor. Demokrat Parti’nin sol kanadı bugün dört, sekiz veya 12 yıl öncesine göre çok daha güçlü. Dış politikalarının ne olduğu hakkında pek bir şey bilmiyoruz, daha çok iç meselelere odaklanıyorlar. Ancak Demokrat Parti’nin solundan Biden üzerinde hem dış hem de iç meselelerde önemli bir baskı olacağını düşünüyorum.”
“Şu anda ABD dış politikasında kimin dümende olduğu” yönündeki soruya ise Bolton, “Trump gücü kendinde topluyor ve kimse buna itiraz etmiyor. Savunma Bakanı Esper güçlü bir kişilik ama tarihteki en zayıf bakanlardan biri. Bu onun kişiliğinden kaynaklanmıyor, Trump’tan kaynaklanıyor. Mike Pompeo bu noktada muhtemelen diğerlerinden daha fazla öne çıkmasına rağmen ama sanırım o bile tarihsel olarak diğer dışişleri bakanları ile kıyaslandığında sönük kalıyor. Bu, Trump’ın başkanlığının bir döneminde bile ABD’ye uluslararası alanda bu kadar çok zarar verdiğini düşünmemin bir nedeni.
Bir başkan, tüm kararları Oval Ofis’te alarak yetkisini artırmaz. Güvendiği üst düzey danışmanları güçlendirerek otoritesini artırıyor. Bence bu, ona geniş bir yelpazede avantaj sağlıyor” şeklinde cevap veriyor.
Bolton’ın, “Kitabınızdan çok açık olan bir şey, Başkan Trump’ın Türkiye cumhurbaşkanına karşı zayıf bir noktaya sahip olduğu. Acaba bunun sebebi başka bir sert adama olan hayranlıktan mı kaynaklanıyor? Yoksa Mali ya da aile bağlarından mı kaynaklanıyor? sorusuna cevabı da ilginç:
“Açıklaması çok zor. Bence Trump’ın birçok otoriter liderle yakınlığı var, Kim Jong-un, Xi Jinping, Vladimir Putin ve Erdoğan bunlar arasında. Sanırım bunun nedeni bu adamların ülkelerinde yaptıklarını izlemekten hoşlanıyor olması ve muhtemelen bunu ABD’de de yapmak istemesi. Neyse ki, en azından şimdiye kadar yapamadı.
Trump’ın, Erdoğan’ın Türkiye içinde İslamcı bir politika izlediğini ve Orta Doğu’da Osmanlı İmparatorluğu günlerini gerçekten özlediğini anlamadığı görülüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Trump’a defalarca Erdoğan’ın İslamcı olduğunu ve normalde Trump’ın kınamaktan memnun olacağı aşırılıkçı örgütleri desteklediğini söyledi. Ama iş Erdoğan’a gelince, bunu şimdi yapmaktan aciz görünüyor. Mike Pompeo geçtiğimiz günlerde Yunanistan’daydı ve Yunanistan ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle ilgili süregelen tartışmalar hakkında bir dizi destekleyici açıklama yaptığını düşünüyorum. Bunun temelde ABD ulusal güvenlik topluluğunun yaklaşık yüzde 95’inin, Demokrat ve Cumhuriyetçiler de dahil olmak üzere desteklediğini söyleyebilirim. Yine de Trump’ın nerede olduğunu bilmiyorum.”
Biden’ın seçilmesi durumunda yeni yönetimin Türkiye’nin Libya ve Suriye’de izlediği politikalara seyirci kalmayacağını öne süren Bolton, Çin ve Rusya’nın Doğu Akdeniz’de tatbikatlar yapmasını düşünülemez olduğunu belirtirken, Putin’in 2005’te yaptığı bir konuşmada, “SSCB’nin dağılması 20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketidir” sözüne atıfta bulunarak Putin’in eski Sovyetler Birliği alanında Rus hegemonyasını yeniden kurmaya çalıştığını, bunun için de Rus nüfuzunu Orta Doğu’ya yaymak istediğini belirtiyor.
Erdoğan’ın Osmanlıcı özlemleri olduğunu düşündüğüne yeniden vurgu yapan Bolton, her şeye rağmen Türkiye’den umudunu kaybetmediğini belirterek, “Sanırım 2023 seçimleri özgür ve adil olursa; ki bu şüpheli bir durum, bence yerel ve belediye seçimlerinde gördüğümüz gibi Erdoğan’dan yüz çevirmek mümkün” diyor.
Gazetenin, “Pek çok kişi Erdoğan’ın 2016 darbe girişiminden bu yana değiştiğini düşünüyor” şeklindeki sorusuna ise Bolton, Erdoğan’ın son birkaç yılda sergilediği tavırların nedeninin darbe olmadığını belirterek şunları söylüyor:
”Sanırım bu, uzun zamandır nereye gitmek istediğinin bir tezahürü ve bunu pek çok açıdan netleştirdi. Türkiye’nin laik bir devlet olması gerektiği anlamına gelen Kemalist anayasayı destekleyen üst düzey subayları değiştirdi. Batı perspektifinde ordunun anayasadan sorumlu olması alışılmadık bir durumdur ve bu geçmişte sorunlara yol açmıştır, ancak Erdoğan İslamcı bakış açısına sahip generalleri yerleştirmeye çalışıyor. Türk yargısında da aynı şeyi yaptı. Ve bence bu, bir süredir sürekli bir planı olduğunun kanıtı. Ayasofya’yı tekrar camiye çevirmesi de Türkiye’deki birçok insanı rahatsız etti, ancak bu politikaları başarısız darbeye bağlamıyorum; Sanırım bu, Erdoğan’ın uzun zamandır aklında olan şeyin şimdi elle tutulur hale getirilmesinin bir tezahürü.“
Bolton, 2. Körfez Savaşı sırasında Amerikan 4. Piyade Tümeni’nin Türkiye üzerinden Irak’a geçişine de Erdoğan’ın izin vermediğini öne sürüyor: “4. Piyade Tümeni’ni Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a getirmek için izin istediğimiz 2. Basra Körfezi Savaşı’nı hatırlıyorum ve bunu Türk Parlamentosunda esasen engelleyen Erdoğan ve partisiydi. Yani bu benim için büyük bir endişe kaynağı oldu.”
Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz
Kaynak: Ahval